Antakya'ya doğru yol almaktayız.
Belen dağına inip çıkmaktan yoruluyoruz.
1950 yılından beri sanki bu yorgunluğu bilen birileri, insana biraz moral vermek için açmış mekanı..
Önünde otoparkı, bilimum sayıda araba, belli ki müdavimi çok.
İstanbul'da vale adını verdiğimiz, burada Vale ile aynı işi yapan ama vale olmayan bir abimiz karşılamakta bizi..
İçeri girdiğimizde herşey sanki 1950 yılından bugüne gelmiş gibi...
Masalar, sandalyeler, ışıklar ve kasada duran abimiz...Hepsi sanki 65 yıldır buradayız demekte..
Otopartaki araba kalabalıklığından anladığımız üzere içeride müdavimler masalarda
Bu arada ziyaretçilerin çoğunluğu aile.
Belen'in tavası meşhur.Hemen sipariş veriyoruz.
Gelen şey yine muazzam..
Mutlaka yenilesi, tadı damağınızda kalacak cinsten...
Mekan'dan çıkarken ufaktan bir yağmur yağıyor..Arabaya doğru yürüken, bir şemsiye açılıyor..
Bize hoşgeldin diyerek karşılayan abimiz, şemsiyesi ile arabaya kadar uğurluyor.
Gerçekten utanıyoruz, mahçup oluyoruz...
Söylenecek tek şey var;
"1950'den bu yana ayakta kalmışsa, bir sebebi vardır..."
Yeri çok kolay, İskenderun'dan Antakya'ya giderken Belen'de yol üstünde sağınızda..
Görmemeniz imkansız..
Olur da bir gün yolunuz düşerse boş geçmeyin..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder